Blog

11.01.2011 22:41

OYUN,OYUNUN TARİHİ,OYUN TEORİLERİ

 OYUNUN TANIMI VE ÖNEMİ

Oyunun ne olduğu yada ne olmadığı konusunda çok eski zamanlardan beri çok değişik görüşler ileri sürülmüştür. Bütün bu görüşlerin ortak noktası oyunun çocuk için en önemli uğraş olduğudur. Oyun için yapılan tanımlar şunlardır: 
Oyun çocuğa hiç kimsenin öğretemeyeceği konularıçocuğun kendi deneyimleriyle öğrenmesi yöntemidir. 
Oyun sonucu düşünülmeden eğlenmek amacıyla yapılan hareketlerdir. Oyun işin karşıtı olarak düşünülmektedir. Çünkü işte belirli bir sonuç söz konusudur. 
Piaget’e göre oyun bir uyumdur. 
Oyunlar çocukların kendi seçtikleri yada gruptaki bazı öğrencilerin seçtikleri ve kendilerine göre sağlam kuralları olan eylemlerdir. 
Çağdaş bir yaklaşımla ise oyun çocuğun kendi kendini ifade edebildiği yeteneklerini farkettiği yaratıcı potansiyelini kullanabildiği dil zihin sosyal duygusal ve motor becerilerini geliştirebileceği önemli bir fırsattır. 
Çocuklarla iletişim kurmanın onların dünyasını paylaşmanın birçok yolu vardır. Oyun bu yolların en doğal olanı en sık kullanılanı ve en sağlıklı sonuç verenidir. 
Oyun her çocuğun gerçek yaşantısından daha çok benimsediği daha çok içinde yaşadığı ve mutlu olduğu bir dünyadır. 
Oyun yaşamın tüm dönemleriyle ilgili bir kavramdır bu özelliğine göre de oyun çeşitleri yaş gruplarına göre farklılık göstermekte farklı tanımlarla açıklanmaktadır. 
Gross’a göre (1896) oyun bir pratiktir. Yetişkinler ileride karşılaşacağı davranış biçimlerini oyunla elde ederler. 
Caillois (1958). “Oyun ve İnsanlar” adlı kitabında Huizing’in oyunla ilgili görüşlerinden etkilenerek oyunu şu şekilde tanımlamıştır. Oyun serbestçe kabul edilmiş fakat bağlayıcı olan kurallara göre belli bir alan ve zaman süreci içinde sürdürülen gerilim ve eğlence duygularını içeren gerçek hayattan farklı olduğu bilinci ile yapılan gönüllü bir hareket yada faaliyettir. Montaigne (1533-1592) oyunuçocukların en gerçek uğraşıları olarak tanımlamıştır. Montessori (1870-1952) de oyunu çocuğun işi olarak nitelendirmiştir. 
Genel tanımıyla oyun belli bir amaca yönelik olan yada olmayan kurallı yada kuralsız gerçekleştirilebilen fakat her durumda çocuğun isteyerek ve hoşlanarak yeraldığı fiziksel bilişsel dilduygusal ve sosyal gelişiminin temeli olan gerçek hayatın bir parçası ve çocuk için en etkin öğrenme sürecidir. 


OYUNUN DOĞUŞU VE TARİHÇESİ

Ulusların tarihinde oyunun ilk belirtisi müzikle birlikte görülür. İnsanlar kendini müziğin ritmine bırakırhiçbir kurala uymadan dans ederlerdi. Müziğin ahengine uyan insan toplulukları bazen coşar tepinirgarip sesler çıkarır bazen de yumuşak hareketlerle kıpırdanır sallanır böylece kendilerini tanrılarına yakın görürlerdi. 
Oyun ve oyuncağın geçmişinin insanlık tarihi kadar eski olduğu arkeologların yaptığı çalışmalarda ortaya konmuştur. Bugün bilinen pek çok oyunun eski çağlarda da bilindiğini gösteren belgeler bulgularbuluntular vardır. Oyuncağın eskiliği insanın varolduğu zamana dayanır. Uygarlığın bilim sanatmimari giysi gibi her alandaki gelişmesi çocuk oyunlarına ve oyuncaklarına da yansımıştır. 
Köylü kentli zengin yoksul her çocuk bulunduğu yerin ve zamanın etkisi altında oyun oynamıştır. Mısır’da İran’da yapılan kazılarda türlü oyuncaklar bulunmuş eski Girit Uygarlığı’nın kalıntılarında çok güzel bebeklere oyuncak ev eşyalarına rastlanmıştır. Eski Mısır’da tahta bebeklerle tahtadan yapılmış timsahlarla oynarlardı. Romalı çocuklar çember çevirmeyi arabayı ve top oyunlarını çok severlerdi. Ortaçağın Avrupalı çocukları babalarının zırhlı giysilerini miğferlerini anımsatan giyim kuşamları severler ellerine tahtadan haçlar alıp askercilik oynarlardı. Orta çağdan kalma oyuncakların hepsi usta ellerden çıkma nesnelerdir. 
Ülkeden ülkeye ulustan ulusa çocuk oyunlarında ayrıcalıklar görülebilir. Bununla birlikte dünyanın hemen her yöresinde çocuk oyunlarının ortak yönleri ve özellikleri de vardır. 
Eski uygarlıklarda ve yakın geçmişte oynanan çocuk oyunlarının birçoğu gelişmiş toplumlarda giderek önemini ve geçerliliğini yitirmiş yerini günümüzün araç ve gereçlerinden esinlenen oyunlar ve oyuncaklar almıştır. 
İnsanoğlunun bilinen en eski oyun araçlarından biri taşlardır en eski oyunlardan biri de ülkemizde “beş taş” adıyla bilinen oyundur. 
Geçmişte farklı kültürlerde farklı kurallarla oynanan başka bir oyun aşık kemikleriyle oynanmaktaydı. Tahiti Japonya Yunanistan Avusturalya ve İngiltere’de küçük patetesler fındık ceviz fasulye gibi nesneler de kullanılmıştır. 
Suda taş kaydırma oyunu da çok eski antik değere sahip genellikle taşla oynanan bir oyundur. En eski oyun aracı taş ve en eski oyun taş oyunlarıdır. 
Çıngırakların da eski Yunanlılarda ve Mısırlılarda 3000 yıldan fazla geçmişi olduğu bilinmektedir. Bir görüşe göre çıngırak bir oyun aracı olarak değil kötü ruhları korkutup kaçırmak için kullanılmıştır. Yine bebeklerin ve bebek oyunlarının üç bin yıldan fazla geçmişi olduğu ileri sürülmektedir. Buluntulara göre üç bin yıl kadar önce Eski Mısır’da Nilüfer adında küçük bir kız çok küçük yaşta ölmüş ve bebeği ile gömülmüştü. Kolları hareket edebilen bu bebek bugün British Museum’da bulunmaktadır. En eski oyuncak bebek evi ise 1588 yılından kalmadır. 
Milattan önce ve sonraki birkaç yüzyıldan gelen birçok oyun ve oyuncak bulunmuştur. Eski Mısırdaki duvar resimlerinde oyun tahtası üzerinde oynanan oyunlar sıçrama oyunları görülmektedir. 
Tüm dünyada en eski oyun araçlarından bir diğeri top en eski oyunlar ise top oyunlarıdır. Eski Mısır’da açılan mezarlarda deriden yapılmış kepekle doldurulmuş toplar bulunmuştur. 
Pieter Bruegel’in Viyana Müzesinde 1560 tarihli ünlü “Çocuk Oyunları” tablosunda o zamanlar çok oynanan günümüzde pek çok ülkede halen oynanan seksenden fazla çocuk oyunu görülmektedir. 
Uçurtma ve uçurtma ile oynanan oyunların iki bin Çin kaynaklarına göre üç bin yıldan fazla geçmişi vardır. Çok eski oyunlardan biri de dünyanın bir çok yerinde oynanan iplik oyunlarıdır. Bu oyun parmaklara geçirilen iki ucu bağlı sicimle çeşitli şekiller oluşturularak oynanan oyundur.

 
OYUN TEORİLERİ

Oyunun etkilerini ve nedenlerini inceleyen teoriler klasik ve dinamik teoriler olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. 
I. Klasik Oyun Teorileri

Bu gruptaki teoriler oyunun içeriğini ve amacını anlamaya yönelik teorilerdir. 
1. Fazla Enerjiyi Harcama Teorisi:

Bu kuramın temsilcileri Schiller (1875) ve Spencer (1878)’dır. Bu teoriye göre oyun organizmada bulunan fazla enerjinin amaçsız etkinlikler olarak oyun yoluyla harcanmasıdır. Çocuk fazla enerjisini harcamak için oyun oynar. Bu kuramın açıklayamadığı bazı noktalar vardır. Çocukların çok hasta oldukları zaman da oyun oynamalarını herhangi bir oyunun bazı özel şekiller almasını ve ilginin neden bir dönemden başka bir döneme geçildiği zaman değişikliğe uğradığını kesin olarak açıklayamamaktadırlar. 
2. Dinlenme Teorisi:

Bu kuramın savunucularından olan Lazarus (1883) ve Patrick (1916) oyunun; fazla enerji tüketiminin aksine harcanan enerjiyi kazanmak yani enerji açığını kapatmak amacıyla oynandığını savunurlar. Oyunu  yorucu bir çalışma döneminden sonra organizmanın belirli bir dinlenme etkinliğine gereksinimi olduğunu ve oyunun fazla enerji teorisinin tam tersine enerji artırmak amacıyla oynanıldığını söylemişlerdir. Fakat teori de çocukların oyunlarını açıklamak için yetersiz kalmıştır. 
3. Yetişkinlik Yaşamına Hazırlık:

Bu kuramın temsilcisi olan Gross (1898)’a göre oyun çocuğun ileriki yaşamında kendisine yardımcı olacak ve onu hayata hazırlayacak doğal yeteneklerin ortaya çıkmasıdır. Bu teoriye göre oyun içgüdüseldir ve çocuk gelecekte sahip olacağı davranışlarını önceden içgüdüsel olarak oyun şeklinde dener. Yani yaşama hazırlık kalıtsal bir özellik olma niteliğindedir. Çocuk oyunla gelecekteki yaşamına hazırlık olarak çok şey öğrense de bu doğal içgüdüsel bir hazırlanma sayılmaz. Çünkü çocuk sadece öğrenmek amacıyla oyun oynamamaktadır. 
4. Tekrarlama Teorisi:

Bu kuramın temsilcisi olan G. Stanley Hall (1906)’a göre oyundaki her hareket kalıtımsal bir temele dayanmaktadır ve birey yaşamı boyunca kendinden önceki soyunun geçirmiş olduğu aynı gelişmeyi geçirecektir. Bu teoriye göre oyun kalıtım yoluyla gelen ilkel ve gereksiz davranışların organizma tarafından terk edilmesi ve kişinin çalışmaya hazırlanmasıdır. Bu teori sonradan kazanılmış özelliklerin kalıtımla geçebileceğine inanmaktadır ve çocuk oyunlarındaki yenilikleri ve gelişmeleri açıklamada yetersizdir. 
5. İçgüdü Teorisi:

Bu teoriye göre oyun içgüdülerin gelişip olgunlaşmasına yönelmiş hareket ve faaliyetlerdir. İçgüdülere verilen önem azalınca bu alandaki teorilerin de değerleri azalmıştır. İçgüdü teorisi oyunun çeşitli yönlerini açıklayamamaktadır. 
Bütün bu teoriler oyunun bazı yönlerini açıklamaktadır. Her birinde bir takım eksiklikler vardır. 
II. Dinamik Oyun Teorileri 

Dinamik oyun teorileri klasik teorilerden farklı olarak çocuğun oyunu niçin oynadığını araştırmayıpoyunun içeriğini anlamaya çalışır. 
1. Psikoanalitik oyun teorileri:Oyunun psikoanalitik teorisi ilk olarak taklit edilen davranışları ve hayal gücünü gözönünde bulunduran Freud tarafından ortaya atılmıştır. 
Psikoanalitik kurama göre oyun hoş deneyimlerin tekrarlandığı ve bu şekilde çocuğun olayları kontrol etmesinin sağlandığı bir etkinlik olarak açıklanmıştır. 
Freud’a göre çocukların oyunları rastgele yada şans eseri oluşmayıp farkında olduğu veya olmadığı duyguları belirmektedir. Denetimden uzak olan oyunda çocuğun duyguları hayalleri ve fantazileri de ortaya çıkmaktadır. Ayrıca oyun gerçeğin baskısından geriliminden ve çatışmalarından çocuğun geçici olarak uzaklaşmasını ferahlamasını ve güç kazanmasını sağlamaktadır. 
Freud ve onu izleyen psikoanalitik kuramcılar oyunu çocuğu tanımada değerli bir araç olarak görmüşler ve çocuğun ruhsal uyumsuzluklarının tedavisinde etkili bir yöntem olarak kullanmışlardır. Çünkü çocuk oyununda; sevgi nefret kızgınlık gibi duygularını başkalarına veya nesnelere yansıtabilir. Çocuğun gerginlik heyecan ve çelişkilerini oyun anında sürekli olarak tekrarlaması bu heyecan gerginlik ve çelişkilerinin azalmasına neden olabilir. 
Erikson ise oyunu Freud’dan farklı olarak yalnız psikoanalitik değil aynı zamanda da fiziksel ve kültürel bir olgu şeklinde açıklamıştır.

2. Piaget’in Oyun Teorisi: Diğer kuramcılardan farklı olarak Piaget oyunuolgunlaşma sürecinin ve bilişsel gelişimin temel unsuru olarak değerlendirmiştir. Piaget uyum ve özümlemenin zihinsel gelişimde aynı derecede gerekli olduğuna ve oyunun zihinsel gelişime yardımcı olduğuna inanır. Özümleme (Assimilasyon) organizmanın mevcut yapısı ve mekanizmalarıyla yeni durumları ve problemleri karşılayabilme yeteneğidir. Yani özümleme kendine benzetme olayıdır. Akomodasyon (Accomodasyon) ise organizmanın yeni durumları karşılayabilmesi için yapısındaki değişme sürecidir. Bir başka deyişle organizmanın kendini uydurma uygunluk sağlama çabasıdır. Piaget’in oyunu insan davranışlarında daima varolan ve çocuğun zihinsel gelişimini destekleyen önemli bir unsur olarak belirtmiş ve oyunu zihinsel gelişimde olduğu gibi çeşitli dönemlere ayırmıştır. Bu dönemler şunlardır:

 

a- Alıştırmalı Oyun 

b- Sembolik Oyun 

c- Kurallı Oyun

—————

11.01.2011 22:40

GELİŞİM ALANLARINA OYUNUN ETKİLERİ

  GELİŞİM ALANLARINA OYUNUN ETKİLERİ

Çocuklar için yaşamı öğrenme aracı olan oyun çocuğun fiziksel psikomotor duygusal sosyal zihinsel ve dil gelişimi açısından çok büyük öneme sahiptir.

1. Çocuğun Fiziksel Gelişiminde Oyunun EtkileriBüyüme çocuğun boy uzunluğu ve vücut ağırlığı yönünden ölçülebilen artışı gelişme ise; büyüyen bir organizmanın dokularının yapısında ve biyokimyasal bileşiminde oluşan değişiklikler sonucu olgunlaşması ve biyolojik fonksiyonlarının farklılaşması şeklinde tanımlanabilir. Gelişme kavramı düzenli uyumlu ve sürekli bir ilerlemeyi kapsamaktadır. Oyun sırasında çocuğun bazı hareketleri sürekli olarak tekrarlaması onun doğal olarak kas gelişimini hızlandıracaktır. Örneğin; bisiklete binme hayvan yürüyüş taklitleri tırmanma ve ip atlama gibi oyunların sürekli olarak tekrarlanması çocuğun kas gelişimini hızlandırır ve güçlendirir. Ayrıca koşmaatlama sıçrama tırmanma sürünme gibi fizik güç gerektiren oyunlar da çocuğun solunum dolaşımsindirim ve boşaltım gibi sistemlerinin düzenli çalışmasını sağlamaktadır. Bu sayede de oksijen alımı artmakta kan dolaşımı ve dokulara besin taşınması hızlanmaktadır. Bu tür hareketli oyunlar ayrıca çocuğun çevresini tanımasına ve keşfetmesine de fırsat sağlamaktadır.

II. Çocuğun Psiko-Motor Gelişiminde Oyunun Etkileri Psiko-motor gelişim fiziksel büyüme ve gelişme ile birlikte beyin omurilik gelişimi sonucunda organizmanın isteme bağlı olarak hareketlilik kazanmasıdır. Bebeğin doğumdan önce başlayan hareketliliği doğumdan sonra daha da artmaktadır. Çocuk sinir sisteminin ve kaslarının gelişmesi ile 3. Ayda başını dik tutmaya 5. Ayda yattığı yerde dönmeye 6. Ayda oturmaya takip eden aylarda da sıralamaya ayakta durmaya yürümeye ve koşmaya başlamaktadır. Çocuğun yaşamına yön veren ve yaşamını etkileyen bu hareketlerin tümü büyük kasların motor gelişimi ile ilgili becerilerin kazanılması sonucunda meydana gelmektedir. Çocukların yürüme koşma atlama tırmanma kaymainme çıkma fırlatma yakalama sıçrama zıplama sürükleme sallanma gibi eylemlerle sürekli hareket halinde olmaları onların büyük kas motor gelişimini desteklemekte ve etkilemektedir. Buna karşın çocukların el ve parmak kaslarının gelişimi olan küçük kasların gelişimi ise daha çok yaşamın birinci yılından sonra hızlanmakta olup tutma koparma kesme bağlama çözme düğmelemeyoğurma delme boyama dikme örme ve geçirme gibi etkinliklerin tekrarlanması oranında artmakta ve sonucunda da günlük yaşamda kullanılan bir çok becerinin kazanılmasını sağlamaktadır. Bu beceriler ise el-göz koordinasyonunu gerektirmektedir.

III. Çocuğun Duygusal Gelişiminde Oyunun EtkileriFreud ve Walder gibi Psikoanalitik kuramcılar oyun kavramını çocuğun endişesini hafifletici bir yol olarak göstermişler ve oyunu gerçeğin baskısından geriliminden ve çatışmalarından kurtulma ve aynı zamanda da haz verici aktiviteleri tekrarlama ve yasaklanan güdüleri ifade edebilme olarak tanımlamışlardır. Çocuk oyun yoluyla gerçek yaşamda kendisini rahatsız eden durumları veya diğer kişilerle paylaşamadığı olumsuz duyguları ifade edebilir ve bu olayları sembolik olarak oyununa yansıtabilir. Hetherington ve arkadaşlarının (1979) boşanmış ve normal ailelerden gelen çocuklar üzerinde yaptıkları çalışmada; boşanmış ailelerden gelen çocukların özellikle boşanmayı takip eden birinci yılda oyunlarında yıkıcı ve agresive davranışlar gösterdiklerini bulmuşlardır. Bu çalışma bizeçocuğun ailede yaşanan olumsuz olaylardan etkilendiğini ve bunu farklı şekillerde oyununa yansıttığını ve oyunun çocuk için bir boşalım yolu olduğunu göstermektedir. Çocuklar oyun yoluyla sadece etkilendiği olayları sergilemekle kalmayıp aynı zamanda da anlatamadığı kaygılarını dile getirir ve olayı somutlaştırarak kendi istediği bir çözüm yolunu bulmaya çalışırlar. Bu şekilde de kaygılarından kurtulabilirler. Ayrıca çocuk oyun sırasında mutluluk sevinç acıma korku kaygı dostluk düşmanlıkkin nefret sevgi sevmek sevilmek güven duyma bağımlılık bağımsızlık ayrılık ölüm gibi birçok duygusal tepkiyi de öğrenebilir. Buna ilaveten oyunda annebaba abla kardeş öğretmen doktor gibi roller üstlenerek insanlar arası duygusal ilişkileri ve tepkileri de öğrenebilir. Çocuk oyun yoluyla duygusal tepkilerini kontrol etmeyi ve denetim altına almayı da öğrenebilir. Ayrıca sosyal oyunlar yoluyla sorumluluklar alabilir kurallara uyar ve dolayısıyla da kendine güveni artabilir.

IV. Çocuğun Sosyal Gelişimde Oyunun EtkileriSosyal gelişme çocuğun sosyal uyarıcıya özellikle grup yaşamının baskı ve zorunluluklarına karşı duyarlılık geliştirmesi grubunda yada kültüründe diğerleriyle geçinebilmesi ve onlar gibi davranabilmesidir. Başka bir anlamda sosyalleşme kişinin grubun kural ve değerlerine uymayı öğrenmesi bu değerler düzenini benimsemesidir. Bu nedenle oyun çocuğun sosyal gelişiminde önemli etkilere sahiptir. Oyunun çocuğun sosyal gelişimindeki etkileri aşağıdaki şekilde özetlenebilir;

1. Çocuk oyunda üstlendiği ana-baba kız-erkek çocuk gibi rollerle cinsel kimliğini kazanabilir.

2. Çocuk oyun yoluyla aile içindeki rolleri üstlenerek ve yaşayarak görevlerisorumlulukları davranış biçimlerini ve kişiliklerini öğrenebilir kendine uygun gördüklerini tekrarlayarakpekiştirebilir.

3. Oyun çocuğun kendine güven kendini denetleme çabuk karar verme işbirliği yapmadoğruluk ve disiplin gibi kişisel ve toplumsal alışkanlıklar kazanmasında en etkili bir yöntemdir.

4. Çocuk oyunda çeşitli meslek gruplarının rolleri üstlenerek o rolün gerekli kurallarını öğrenebilir.

5. Çocuklar oyun oynarken diğer insanlarla iletişim kurmayı gözlem işbirliği yapmayı ve yardımlaşma duygularını geliştirebilir.

6. Çocuklar oyun yoluyla teşekkür etme günaydın iyi geceler gibi sözel olan veya sırasını bekleme konuşan birisini dinleme trafik kurallarına uyma telefonla konuşma gibi sözel olmayan sosyal kuralları öğrenirler.

7. Çocuk oyun yoluyla doğru-yanlış iyi-kötü güzel-çirkin haklı-haksız gibi ahlaki kavramları öğrenebilir. Ayrıca başkalarına saygı gösterme başkalarının ve kendi hakkını koruma verilen görevleri üstlenme kendilerine ve başkalarına güven duyma herhangi bir konuda karar verip uygulayabilme ve işbirliği sağlayabilme gibi toplumsal kuralları da öğrenebilir.

V. Çocuğun Zihinsel Gelişiminde Oyunun EtkileriOyun çocuğun psikomotor sosyal ve duygusal gelişimini etkilediği gibi aynı zamanda zihinsel gelişimini de etkilemektedir. Çünkü oyun çocuğa çevresini araştırma objeleri tanıma ve problem çözme imkanı sağlamaktadır. Çocuk bu yolla büyüklük şekilrenk boyut ağırlık hacim ölçme sayma zaman mekan uzaklık uzay gibi pek çok kavramı ve eşleştirme sınıflandırma sıralama analiz sentez ve problem çözme gibi bir çok zihinsel işlemleri de öğrenebilir. Chaille (1978) ve Greenfield-Smith (1976) tarafından yapılan araştırmalar; çocukların oyunları ve zihinsel gelişimleri arasında birbirine paralel bir ilişkinin bulunduğunu göstermiştir. Yalnız çocukların zihinsel gelişimlerinin sağlanabilmesi için oyunlarında herhangi bir zorlama olmaksızın objelerle deneylere girmesi ve araştırıcı güdülerinin tatmini gerekmektedir. Bu nedenle çocukların araştırıcı güdülerinin doyumu için onlara sürekli yeni ve farklı uyaranlar sunulmalı ancak bu uyaranların ne çok basit ve tanıdık ne de çok karmaşık olmamasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Çocuğun araştırıcı yönü ve araştırıcı oyunun gelecekteki zihinsel gelişimi üzerindeki etkilerini araştıran çalışmalarda bebeklikteki araştırıcı oyunun daha sonraki zihinsel gelişim üzerinde çok etkili olduğu ortaya konmuştur. Ayrıca okul öncesi yıllarda aktif araştırıcı olan çocukların ilkokul yıllarında daha yaratıcı bağımsız meraklı ve atılgan oldukları da belirlenmiştir.

VI. Çocuğun Dil Gelişiminde Oyunun Etkileri Çocuk oyunlarının bir çoğu dilin kullanımını gerektirir ve çocukların dil gelişimlerini destekleyici niteliktedir. Oyun sırasında çocuk hem kendisini ifade etmek hem de karşısındakini anlamak zorundadır. Özellikle sembolik oyunların dil gelişimdeki rolü çok büyüktür. Çocuk oyunda dili;

*Sözlü olarak ifade edilenleri anlama

*Yeni sözcükler kazanma

*Olaylarda çeşitli zaman (fiil) çekimleri kullanma

*Soru sormak ve cevap vermek

*Zihinsel değerlendirme

*Komut vermek

*Sıralama

*Hayali durumları ifade edebilme

*Duygu ve düşüncelerini anlatma

*Problemi çözme

*Tahminde bulunma

*Bilgileri birbirine aktarma Nesnelerin araç-gereçlerin adlarını işlevlerini ve kullanımlarını öğrenme gibi amaçlar için kullanılır.

—————